fbpx
Edit Content

Hakkımızda

2017 yılında açılan muayenehanemiz, alanında uzman hekimlerimiz ve son teknoloji ekipmanlarımızla ağız ve diş sağlığı alanında sizlerin yanındadır.

İletişim

20. Yüzyıl Öncesi Diş Hekimliği Tarihçesi

20. Yüzyıl Öncesi Diş Hekimliği Tarihçesi

20. Yüzyıl Öncesi Diş Hekimliği Tarihçesi

Ferrier tarafından M.Ö.8000’lere ait insan kafatasları üzerinde yapılan araştırmalarda incelenen 2000 dişte %3, Mummery tarafından 68 kafatasında yapılan başka bir araştırmada İngiltere’de %2,94 oranlarında çürük kavitelerine rastlanmıştır. Danimarka’da taş devrine ait insanların kafataslarında %14, Fransa’da bulunan kafataslarında %1,2 dişlerde çürük kavitesi saptanmış, ayrıca alt ve üst çene kemiklerinde kist boşlukları, fistül kanal ve ağızları, dişler üzerinde diş taşları, çiğneme yüzeylerinde yenilen gıdalara bağlı aşınmalar görülmüştür. Dişlerle ilgili sorunlar insan var olalı mevcut olduğuna göre, en ilkel insanın bile diş ağrısını dindirmek, çeşitli nedenlerle kaybettiği dişlerinin yerine ilkel bir protez yapabilmek için çeşitli çareler düşünmüş ve uygulamıştır. Bu tip konularda tarihe ışık tutan en eski belgeler mağara duvarlarına resmedilmiş olan çizimlerdir. Ancak, araştırmacıların bulduğu mağara duvarlarına resmedilmiş tıpla ilgili pek çok figür içinde diş hekimliği ile ilgili bir çizim, bir anlatımla karşılaşılmamıştır.

Bu nedenle 5000 yıllık bir süreyi kapsayan zaman dilimi içinde “Diş hekimliği nasıl doğmuş, nasıl gelişmiş” sorusunun cevabı verilememektedir. Tarih öncesine ait olan bilgilerin pek çoğu varsayımlara dayandırılmakta olup ancak son birkaç yüzyıl içinde elde edilen bilgiler gerçek ve geçerli sayılabilmiştir. İlkçağlardan beri genel tıpla iç içe olan diş hekimliğinin gelişmesi yüzyıllar almıştır. Bağımsız bir meslek haline gelebilmesi pek çok evreden geçtikten sonra ancak 18. yüzyılda, çağdaş anlamda öğretilmeye ve uygulanmaya başlaması ise 19. yüzyılın ikinci yarısında gerçekleşmiştir. 20. yüzyıl her alanda olduğu gibi diş hekimliğinde de büyük bir teknik ve teknolojik gelişimin yaşandığı dönem olmuştur. ikinci yarısında gerçekleşmiştir. 20. yüzyıl her alanda olduğu gibi diş hekimliğinde de büyük bir teknik ve teknolojik gelişimin yaşandığı dönem olmuştur. Bugünü kavramanın ancak tarihi bilmekle mümkün olabileceği düşünülürse diş hekimliği mesleği tarihini bilmenin bizlere kazandıracağı pek çok yarar olacaktır.

Örneğin;

Tarihi ilaç ve tedavi yöntemlerinden çağdaş bilimin ışığında yeniden yararlanabilmek, Teknik ve teknolojik gelişmeleri ve yenilikleri takip ederek meslek yaşamında başarıyı yakalamak, Mesleği uygularken, olası olası sosyal ilişkilerde etkinlik sağlamak, meslek prestijini yüceltmek adına girişimlerde bulunabilecek alt yapıya sahip olma imkanı edebilmek, Adli bilimler içinde önemi gittikçe artan Adli Diş hekimliği adına önemli bilgi tabanı oluşturmak bu yararlardan bazıları olarak sayılabilir.

İlk dişhekimliği girişimi.
M.Ö.4. yy. İskit Vazosu
Leningrad Hermitage Müzesi


Ortada iki donör diş bulunan
ilk köprü uygulaması
M.Ö 700

Mayalar

M.Ö. 2500 yıllarında kurulmuş, M.S. 300-900 yıllarında kültürlerinin en yüksek noktasına ulaşmışlardır. Taş ve metalle çalışmada çok üstün olmalarına rağmen ağız sağlığı ile ilgili restoratif işleme rastlanmamıştır. Dişlerle ilgili süsleme ve çekimlerin dini ve ibadet amaçlı yaptıkları düşünülmektedir. Mayalar bu gibi nedenlerle dişlerin kesici kenarlarını eğelemişler, çoğunlukla mesial köşeyi eğeleyip distal köşeyi bırakarak özel şekiller oluşturmuşlardır. Bu işlemleri bir gurur nişanesi olarak kabilenin yaşlı kadınları yapmaktaydı. Ayrıca üst kesici dişlere ve daha az sıklıkla üst premolarlara düzgün kesilmiş taş inleyler yerleştirmişlerdir.

Mayaların dişlerine yapılmış
yeşim taşı ve kan taşı inleyler
Antropoloji Müzesi-Meksika

Mayaların dişlerine yapılmış
yeşim taşı ve kan taşı inleyler
Antropoloji Müzesi-Meksika

Aztekler

Aztekler konusunda bilgiler Bernardio de Sahagun (1492-1590) adlı keşişin araştırmalarından öğrenmekteyiz. Aztekler de Mayalar gibi dişlerine kıymetli taş inleyler uygulamışlar, ağız hastalıklarını ot ve bitkilerle tedavi ettiklerini, çürüğün sebebinin bir kurt olduğuna inandıklarını, chili adı verilen acı biberi çiğneyip kurdu öldürerek dişi tedavi edebileceklerine inandıklarını öğreniyoruz. Yaralarını saç telleriyle diktikleri, yemeklerden sonra kürdan kullandıkları, dişlerini kömür tozu ile ovup beyazlattıklarından söz edilmektedir.

İnkalar

Dini inanışları çok kuvvetli olduğu için hastalıklarını sadece rahiplere itiraf etmekle kurtulunabilen bir günah olarak bakmakta, diş çürüğü ve sallanmasından gökkuşağını sorumlu tutmakdaydılar. Çürüğü kurdun oluşturduğu fikrine bu toplumda rastlanmamaktadır. Dişlerle ilgili hastalıkların tedavisinde ise Peru balzamı adı verilen bir resinin kullanılmasını önermektedirler. Daha ağır durumlarda koterizasyon yöntemine baş vuruyorlardı. Bu yöntem çürük tedavisinde de kullanılıyordu. Ağrıyı gidermek için koka bitkisi yaprakları çiğniyorlar, ağrıyan dişlerin çevrelerine kostik bir resin sürüp gevşettikten sonra çubuk yardımıyla sallanır hale getirip parmaklarını kullanarak çekiyorlardı. Süs amacıyla ön dişlere yapılan inley tarzı dolgularda altın yaprakları kaviteye döverek uyguluyor, sonra cilalıyorlardı. Puberte çağındaki gençler süs amacıyla olduğu kadar çürükten korunmak için de dişleri simsiyah olana kadar ağaç yaprakları çiğniyorlardı.

Farklı İlkel Topluluklardaki Gelenekler

İlkel toplumlar basit diş hastalıklarının tedavisi için yeni yöntemler geliştirmiş olsalar da dişlerinden bir veya birkaçını sıklıkla kabile işareti olarak yada dini nedenlerle tahrip etmeye devam etmişlerdir. Amazonlar vadisinde yaşayan bazı Güney Amerika yerlilerinin piranalara benzemek ve vahşi bir görünüm elde etmek amacıyla anterior dişlerini törpüledikleri, Kuzey Grönland’daki Eskimo kadınlarının botlarına pençe yapabilmek amacıyla ayıbalığı derisini çiğneyerek işlenebilir hale getirdikleri, bu yüzden de dişlerinin zaman içerisinde damak seviyesine kadar aşındığı bilinmektedir.

Avusturalya’nın yaklaşık 1000 mil kuzeybatısında bulunan Mercan denizindeki Makkula adası ormanlıklarında yaşayan bazı yerli topluluklarında kadınların özel bir topluma girebilmeleri üst sağ kesici dişlerini çektirmeleriyle mümkün olmaktadır.

Vietnam’ın dağlık bölgelerinde kesici dişler köpek gibi gösterdiği için ya çekiliyor yada damak hizasına kadar eğeleniyor. Eski Tıpta Hastalıkların Oluş Nedenleri ve Tedavi Yöntemleri İlkel insanlar hastalıklara doğa üstü güçlerin ve ruhların sebep olduğu, bu kötü ruhların ve etkilerinin uzaklaştırılmasının büyücü hekim veya rahiplerin dua ve efsunlarıyla gerçekleşebileceğine inanılmıştır. Bilimsel tıp eski Yunanla birlikte doğmuştur. Tarih boyunca iki hayali patojen, Humoral Patoloji ve diş hekimliğini doğrudan ilgilendiren Diş Kurtları Teorisidir.

Humoral Patoloji

Eski Yunandan sonra İslam Dünyasını ve Avrupa’yı etkileyen inanışa göre , ateş, hava, su, toprak tabakalarına karşı insanoğlunda dört sıvı bulunur. Bunlar kan, balgam, kara safra, sarı safra olup yenilip içilenler bu dört ana maddeye dönüşür denmektedir. Bu dört unsurun arasında bir dengenin bulunması ile sağlıklı olmak mümkün görülmektedir. Bu inanışa göre tedaviler; kan almak, kusturmak, vantuz çekmek, dağlamak vb. Diş Kurtları teorisi; diş çürüğüne ve ağrısına dişe yerleşen kurtların neden olduğu, bunları öldürerek çürükten korunabileceği inanışıdır. Tarihi çok eskilere dayanan bu teori “Legand of Worm” yani solucan efsanesi olarak adlandırılmıştır. Bununla ilgili en eski bilgiler M.Ö.1200-1100 yılları arasında Mısır’da yazılan Anastasia Papirüsü’nde kaydedilmiştir.

Yakın Doğu Mezopotamya ve Mısır

M.Ö. 3500-3000 yılları arasında Dicle ve Fırat nehirleri arasındaki verimli topraklarda ilk kez Sümerler gelişmiş bir medeniyet oluşturmuşlardır. Daha sonra bölgenin Babil ve Asurlular tarafından işgali ile üç kültür birbirine kaynaşmıştır. Bu üç kültüre ait kil tabletler üzerine yazılmış yazılar M.Ö.7. yy.da yaşamış olan Asur Kralı olan Asurbanipal tarafından Ninova’da yaptırılan bir kütüphanede toplanmıştır. O tarihlerde Babil’de dişe ne kadar önem verildiğini M.Ö.1700 yıl öncesine ait Hammurabi kanununun ikiyüzüncü paragrafında ”Bir kimse diğerinin dişlerini kırarsa, ceza olarak onun bu dişleri sökülür” ifadesinde görmekteyiz.

Bu konuyla ilgili en eski belgeler M.Ö. 3000 yıllarında Mısır’da yaşamış olan ve o zamanki hekim ve diş hekimlerinin atası olarak kabul edilen Hesire’nin mezarından çıkarılan, tahta bir levha üzerine oyulmuş resmi ve M.Ö. 2000 yıl öncesine ait, Babil Kralı Assurbanipal’in kütüphanesinde bulunan çivi yazısı ile yazılmış bir levhadır.

Ebers Papirüsü

Kral Hammurabi’nin taş heykeli

Hamurabi kanunları

Leave a Reply